Hastanemizde 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü Farkındalık Etkinliği düzenlendi.
27 Şubat 2024


28 Temmuz Dünya Hepatit Günü kapsamında hastanemizde farkındalık etkinlik düzenlendi.

Etkinliğe, Ankara İl Sağlık Müdürümüz Uzm. Dr. Ali Niyazi Kurtcebe, Koordinatör Başhekimimiz Dr. Öğr. Üyesi Aziz Ahmet Surel, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Rahmet Güner, Gastroenteroloji Kliniği Hekimi Doç. Dr. Derya Arı'nın yanı sıra çok sayıda hekim ve sağlık görevlisi katıldı.

"AİDS'ten yüzlerce kat daha fazla yayılma potansiyeli var"

Koordinatör Başhekimimiz Dr. Öğr. Üyesi Aziz Ahmet Surel yaptığı açılış konuşmasında, hepatitlerin görülmeyen ve farkında olunmayan bir konu olduğunun altını çizerek, "Bir gün hiç hesapta yokken babamın Hepatit B geçirdiğini gördük. 'Ne oldu baba?' derken daha önce hiç gitmediği bir berbere gittiğini öğrendik. Allah'a şükür geçirdi, hiçbir şeyi kalmadı. Ama çevremizde çok yaygın olan bir hastalık bu. AİDS'ten hepimizin tir tir titrediği bir zamanda AİDS'ten yüzlerce kat daha fazla yayılma potansiyeli olan, bulaş yolları daha fazla olan, toplumda görünmez bir dev olan hepatitlerle ilgili özellikle risk grubu olan bizlerin uyanık olması gerektiğini hatırlamamız gerekiyor. Çevremize de bu farkındalığı vermemiz gerekiyor" ifadelerine yer verdi.

"Hepatit unuttuğumuz hastalıkların arasına girmiş gibi gözüküyor"

Ankara İl Sağlık Müdürümüz Uzm. Dr. Ali Niyazi Kurtcebe yaptığı açılış konuşmasında, hepatitlerin, bulaşıcı hastalıkların önemli ve büyük bir kolu olduğunu belirterek, "Öğrencilik yıllarımızdan beri hep korktuğumuz ama iç içe olmak durumunda kalmak zorunda olduğumuz bir durum. Bizim öğrenciliğimiz döneminde aşılar çok yaygın değildi. Son yıllarda Sağlık Bakanlığımızın aşı takvimlerinde A ve B hepatitleri yer almakta. Covid-19 ile birlikte bazı şeyleri unuttuk. Hepatit de unuttuğumuz hastalıkların arasına girmiş gibi gözüküyor. Artık çok şükür ki Covid-19 pandemisinden büyük ölçüde kurtulduk. Artık eski hastalıklarımıza geri döneceğiz gibi görünüyor. Bunlarda önemli olan şeyler tedbir, dikkat, korunma yöntemi ve olmazsa olmaz aşılar" dedi.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniğimizin İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Rahmet Güner, Dünyada ve Ülkemizde Kronik Hepatitlerin Durumu, Tedavi ve Türkiye Viral Hepatit Önleme ve Kontrol Programı içerikli bir sunum yaptı.

"Erişimin kısıtlılığının yanı sıra tedavide çok ciddi yollar kat edildiğini biliyoruz"

Güner, viral hepatitlerin sessiz ve sinsi olduğuna dikkati çekerek, "Siroza, kanser evresine kadar hiçbir bulgu vermeden hastayı karşımıza getirebiliyor. Yaklaşık 325 milyon kişinin hepatitten etkilendiği, bunların birçoğunun da tedavi erişiminin kısıtlı olduğunu biliyoruz. Erişimin kısıtlılığının yanı sıra tedavide çok ciddi yollar kat edildiğini biliyoruz.

Aşılamada da Hepatit A ve B'de aşılamayla korunabilir durumdayız. Bu bağlamda Dünya Sağlık Örgütü, bir eliminasyon programı başlattı. Bu programa göre 2030 yılına Hepatit hastalarının yüzde 90'ının tanısını almış olması ve yüzde 80'inin tedaviye erişmiş olması, bu hastalığa bağlı ölümlerin de yüzde 65'inin önlenmiş olması gibi hedefle yola çıkarak ülkelerden buna yönelik planlarını oluşturmasını istedi" değerlendirmesini yaptı.

"Hepatit B virüsle karşılaşılma oranına baktığımız zaman 18 yaşın üstünde her üç kişiden biri"

Türkiye'nin epidemiyolojisinde yüzde 4 oranında HBS Antijen pozitifliği olduğu bilgisini veren Güner, "Genel olarak Hepatit B virüsle karşılaşılma oranına baktığımız zaman 18 yaşın üstünde her üç kişiden biri. Güncel verilerimiz şu anda böyle. Bir de bölgeler arasında ciddi farklılıklar var. Hepatit C açısından bakıldığında yapılan çalışmalarda farklı oran var. Binde 5 ila yüzde 1 arasında pozitifliğin olduğunu söyleyebiliriz. Büyük bir oranda anlamını yitirmekle beraber ülkemiz Genotip 1B ülkesi" diye konuştu.

"1998 yılında Hepatit B aşısı, rutin çocukluk çağı aşılamalarına girmişti"

Türkiye'nin aşılamada iyi bir noktada olduğuna vurgu yapan Güner, sunumuna şöyle devam etti:

"1998 yılında Hepatit B aşısı, rutin çocukluk çağı aşılamalarına girmiş durumda. Hepatit A aşısı ise 2012 yılında girdi. Kan donörlerinde nükleik asit testi ile bu hastalıkların testinin yapılması 2014 yılında yaygınlaştırıldı. Sürveyans sistemimiz ise 2004 yılında güçlendirildi ki buna yönelik yeni bir güçlendirme çalışması da sürüyor. Bu dört önemli adıma 2018 yılında çok daha büyük bir adım eklendi. Dünya Sağlık Örgütü'nün bu eliminasyon programına imza atan ülkelerden biri olan ülkemiz, aynı zamanda 2018 yılında Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca önderlik ettiği Viral Hepatit Önleme ve Kontrol Programı'nı yayımladı. Bu hakikaten 'ülkemiz açısından sıkıntılı noktalara nasıl çözüm bulmalıyız' konusunu derleyen, 8 stratejinin toparlandığı önemli bir program olarak hayatımıza girdi. Tüm illerimize duyuruldu. Neler yapılacağı çok net bir şekilde ortaya konuldu. Bu bağlamda Farkındalık ve korunma, yüksek riskli gruplarımız neler, hangi gruplarımızda bu hastalığın görülme oranı daha yüksek, hangi gruplara daha fazla yönelmeliyiz, sürveyans ve tarama çalışmaları hangi gruplarda yapılırsa mikro eliminasyondan makro eliminasyona gidilir, Türkiye'de tedaviye erişilebilirlik ne durum ve olmazsa olmazımız multidisipliner yaklaşımın ne konularda iyileştirilebileceğinin cevapları arandı ve bunlar strateji olarak belirlendi."

"Hastaların farkındalık oranı yüzde 12 olarak bildiriliyor"

Erişkin hasta grubunda erişilemeyen önemli bir sağlık bir problemi olarak Hepatit B ve C'nin devam ettiğini kaydeden Güner, "Yapılan çalışmalarda hastaların farkındalık oranı yüzde 12 olarak bildiriliyor. Sadece yüzde 10 kadarı hastalığının farkında. Hepatit C'de de büyük oranda hastalığının farkında olmayan hastalarla karşılaşıyoruz. Bu amaçla bizler de farkındalığın artırılmasına yönelik, ülkemizin Sağlık Bakanlığı politikasında da belirtildiği gibi birtakım çalışmalar planladık. Bunu hekim gruplarında yaptık hem de halka yönelik yaptık" diye konuştu.

Amaçlarının hepatitsiz bir Türkiye olması olduğunu dile getiren Güner, "Amacımız, bu hastalıktan zarar gören hastalarımızın engellenmesi, tedaviye erişiminin sağlanması, yeni neslin aşıyla korunmasının sağlanması" değerlendirmesini yaptı.

Gastroenteroloji Kliniğimizin Hekimi Doç. Dr. Derya Arı ise Tedavide Gecikmenin Maliyeti ve Sağlık Sistemine Yükü başlıklı sunum yaptı.

"Her 20 kişiden birinin bir hepatit ile enfekte olduğunu görüyoruz"

Arı sunumunda, viral hepatitlerin tedavi edilmediği ya da tedavide geç kalındığı durumda ortaya çıkacak en önemli sağlık sorununun siroz olduğunu belirterek, "Siroz ileri evre kronik karaciğer hastalığıdır. En sık nedeni, viral hepatitler, alkol kullanımı ve yağlı karaciğerdir. Dünyada yaklaşık 250 milyon Hepatit B hastası, yaklaşık 70 milyon da Hepatit C hastası vardır. Ülkemizde ise yüzde 4 civarında Hepatit B, yüzde 0,5 ila yüzde 1 arasında Hepatit C görüyoruz. Bu da bize her 20 kişiden birinin bir hepatit ile enfekte olduğunu görüyoruz" dedi.

"Kronik hepatitler ve HCC erkeklerde daha sık görülüyor"

Sirozun iş gücü ve ekonomik kayıp oluşturduğunu ifade eden Arı, "Dünyadaki ölüm sıralamasına baktığımızda da 16. sırada. Kronik hepatitler ve hepatoselüler karsinom erkeklerde daha sık görülüyor. Bu nedenle siroz erkeklerde 9. sıradayken, kadınlarda 20. sırada. 2019'daki siroz sıklığına baktığımızda yüz bin kişide bin 500 olarak görüyoruz. Bunun 395'i giriş aşamayken 133'ü ileri evre. İleri evre siroz hastalarında varis kanaması, asit, bilinç bulanıklığı görülüyor. Bu grup hastaların daha fazla hastaneye yatışı, daha fazla yoğun bakıma yatışı, daha fazla karaciğer nakli ve daha fazla karaciğer kanseri görülme oranının yüksek olduğunu gösteriyor" diye konuştu.
"Toplumdaki sirozun yüzde 69'u erkeklerde gelişiyor"

Arı, 8 milyar insandan 122 milyon kişinin siroz hastası olduğu bilgisini vererek, "Türkiye'deki nüfusa baktığımızda 85 milyonun 1 milyon 300 bini siroz. 110 bin de ileri evre siroz hastamızın olduğunu düşünüyoruz. 2019'da Dünya Sağlık Örgütü, Engelliliğe Ayarlanmış Yaşam Yılı olan bir parametre kullanmaya başladı. Bu erken ölüm nedeni ile kaybedilen yaşam yılları ile engelli olarak geçen yılların toplamı. Yani DALY ne kadar yüksekse halk sağlığı üzerindeki yük o kadar yüksek. Yapılan çalışmalarda siroz için 100 bin nüfus başına 560. Erkekler için bu oran 783'ken kadınlar için 344. Bu bize şunu gösteriyor: Toplumdaki sirozun yüzde 69'u erkeklerde gelişiyor" ifadelerini kullandı.
"Amerika'daki siroz harcamaları 2007'den 2014'e kadar yüzde 30 artış gösterdi"
TÜİK verilerine göre 2021'de 354 milyar liralık sağlık harcaması olduğunu hatırlatan Arı, "Bir yıl içinde bunun yüzde 41 arttığını görüyoruz. Sağlık harcamalarının yüzde 80'i genel devlet bütçesinden karşılanıyor. Bu da gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 5'ine denk. Yurt dışına baktığımızda Amerika'daki siroz harcamaları 2007'den 2014'e kadar yüzde 30 artış göstermiş. Bunun nedenini araştırdıklarında sirozun üç kat HCC'nin ise 10 kat arttığı izlenmiş. Bunun kişi başı maliyetlerine baktıklarında yıllık kişi başı maliyeti bin 600 dolarıyken, Avrupa Birliği'nde bu oran 350 ila bin 100 avro arasında değişmektedir. Toplam yıllık maliyetlere bakıldığında ise kronik karaciğer hastalıklarında oran 10 bin 500 avro iken sirozda 20 bin avro, HCC'de 26 bin avro, eğer bu hastalarda nakil yapılırsa bu oran 65 bin avroya kadar çıkıyor" değerlendirmesini yaptı.

Etkinlik konuşmaların ve sunumlarından ardından hastanemiz diyetisyenlerinden Nagihan Yılmaz ve ekibi müzik dinletisi gerçekleştirdi. Etkinlik sonunda çiçek takdimi ve hatıra fotoğrafı çekimi ile program sona erdi.

  • 1.JPG
  • 2.JPG
  • 3.JPG
  • 4.JPG
  • 5.JPG
  • 6.JPG
  • 7.JPG
  • 8.JPG
  • 9.JPG
  • 10.JPG
  • 11.JPG
  • 12.JPG
  • 13.JPG
  • 14.JPG
  • 15.JPG
  • 16.JPG
  • 17.JPG