Obezite, Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlığı bozacak derecede vücutta anormal veya aşırı yağ birikimi ve depolanması oarak tanımlanmaktadır. İlk defa 2015 yılında, Dünya Obezite Federasyonu tarafından insanların sağlıklı bir kiloya ulaşmasına, bu kiloyu korumasına ve küresel obezite krizini tersine çevirmeye yardımcı olacak pratik eylemleri teşvik etmek ve desteklemek amacıyla Dünya Obezite Günü organize edilmiştir. 2020 yılından itibaren 4 Mart tüm dünyada Dünya Obezite Günü olarak belirlenmiştir. Amaç farkındalığı artırmak, obezitenin önüne geçecek politikalar geliştirmek ve dünyadaki deneyimleri paylaşmaktır.
Obezite tanısı için farklı yöntemler olmakla birlikte en sık kullanılan boy ve kilo ölçümü yapılarak beden kitle indeksinin hesaplanmasıdır. Kilonun (kg) boyun karesine (m2) bölünmesi ile elde edilen beden kitle indeksinin 25-30 kg/m2 arasında olması fazla kilolu, 30 kg/m2 üzerinde olması obezite olarak tanımlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2016 yılında tüm dünyada erişkin nüfusun %13'ü obezdir. Fazla kilolu kişiler de eklendiğinde bu oran %39'a çıkmaktadır. Ne yazık ki bu artış sadece erişkinleri değil, çocuk ve adölesanları da etkilemektedir. 40 yıllık bir sürede 5-19 yaş arası çocuk ve adolesanlarda fazla kilolu veya obez olma sıklığı yaklaşık 4 kat artarak %4'den %18'e çıkmıştır. Artış bu şekilde devam ederese 2025 yılı itibari ile dünyada 1 milyardan fazla obez ve 2.7 milyar fazla kilolu birey olacağı tahmin edilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de obezite sıklığı giderek artmaktadır. Bu konuda yapılan en büyük çalışma olan TURDEP 1 ve 2 çalışmalarında, ülkemizde obezite sıklığının 12 yılda kadınlarda %33'den %44'e erkeklerde ise %13'den %27'ye yükseldiği görülmüştür.
Obezite gelişmesinde birçok çevresel ve genetik etken rol oynar. Özetle kişinin enerji alımı ile dokuların ihtiyaç duyduğu veya yaktığı enerji arasında enerji alımı lehine bir dengesizlik oluştuğunda obezite geliştiği söylenebilir. Çoğunlukla altta yatan neden aşırı ve yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam tarzıdır. Nadiren genetik veya hormonal hastalıklar obezite nedeni olabilir.
Obezitenin vücutta tüm sistemler üzerinde olumsuz etkisi vardır. Obezite, insülin direnci, tip 2 diyabet, dislipidemi, hipertansiyon, kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı, uyku apne sendromu, reflü, safra kesesi hastalıkları, yağlı karaciğer, pankreatit, infertilite, inme, osteoartrit, psikososyal sorunlar başta olmak üzere birçok hastalık için risk faktörüdür. Aynı zamanda obez hastalarda hemen hemen her türlü kanserin de daha sık görüldüğü bilinmektedir. Fazla kilolu gruptan başlayarak obezitenin derecesi arttıkça eşlik eden hastalıkların varlığı ve şiddeti de artar. Obezitede en sık ölüm nedenleri iskemik kalp hastalığı, diyabet, solunum hastalıkları ve çeşitli kanserlerdir.
Obezite tedavisinin temelini doğru ve dengeli beslenme ve fizik aktivitenin arttırılması gibi yaşam şekli değişiklikleri oluşturur. Ana nokta enerji alımının azaltılması ve enerji harcanmasının arttırılmasıdır. Hedefin sadece kilo verilmesi değil, kilo kaybından sonra bu durumun devamının sağlanması olduğu ve yaşam şekli değişikliğinin ömür boyu sürecek bir yaşam tarzı haline getirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. En az 3 ay diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavileri denenmesine rağmen kilo kaybı sağlanamazsa bazı hastalarda farmakolojik tedavi verilebilir. Cerrahi tedavi ciddi obezitesi olan seçilmiş hastalarda diğer tedavi yöntemleri uygun süre denenmesine karşın yanıt alınamadığında düşünülebilir.
Obezite sıklığındaki artışı durdurmanın en önemli yolu bu durumu önlemektir. Bu da yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivitenin arttırılması ile olur. Çevresel faktörlerin düzeltilmesi, yemek porsiyonlarının küçültülmesi, düşük yağ ve düşük enerji yoğunluklu gıda kullanımının arttırılması, çocukluk çağından itibaren bu tür gıdaların alımının teşvik edilmesi, fiziksel aktivitenin arttırılması için çevre düzenlemesi, çocukluk çağından itibaren sporun bir yaşam şekli değişikliği olarak benimsetilmesi alınabilecek basit önlemlerdir.