Prof. Dr. Oya Topaloğlu, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla obeziteye karşı toplumu bilinçlendirmek ve sağlık bilincini artırmak amacıyla önemli bilgilendirmelerde bulundu.
Obezite, tüm dünyada çok yaygın görülen bir halk sağlığı sorunu olup önemli oranda sosyoekonomik problemlere de neden olmaktadır. Obezite kronik bir hastalıktır ve oluşumunda genetik, metabolik, davranışsal ve çevresel pek çok faktör rol oynar.
Obezite tanım olarak anormal yağ dokusu birikimi nedeniyle sağlığı bozan ve ölümlere neden olan kronik, tekrarlayıcı ve ilerleyici bir hastalıktır. Normalin üzerinde yağ dokusu birikimi yaşam kalitesini bozar ve tüm sistemleri olumsuz yönde etkiler. Neden olduğu sağlık problemlerinin başlıcaları tip 2 diabetes mellitus, hipertansiyon, dislipidemi, aterosklerotik kardiyovasküler hastalıklar, astım, uyku apne sendromu, kanser ve osteoartrittir.
Obeziteye bağlı yıllık can kaybı Yeni Koronavirus Hastalığı 2019 pandemisi nedeniyle gerçekleşen toplam ölümlere (6,6 milyon kişi) eşittir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), obeziteyi 21. yüzyılın en önemli sağlık sorunu olarak kabul etmiştir. Obezite sıklığının 1975 yılından bu yana en az üç kat arttığı, halen 650 milyonu yetişkin, 340 milyonu ergen ve 39 milyonu çocuk olmak üzere dünya çapında toplam 1 milyardan fazla obeziteli birey olduğu tahmin edilmektedir. Yine dünya genelinde 18 yaş ve üzeri yetişkin nüfusta, yaşa göre standardize edilmiş obezite prevalansı %13, fazla kiloluluk prevalansı ise %39’dur.
Araştırmalar obezite prevalansının ülkemizde %30’un üzerine çıktığını ve Avrupa kıtasındaki en kilolu ülke konumuna geldiğimizi göstermektedir. Yetişkin kadınlarda obezite sıklığı erkeklerden belirgin olarak daha yüksektir. Türkiye’de 1997-98 yıllarında gerçekleştirilen “Türkiye Diyabet Epidemiyoloji (TURDEP-I) Çalışması”nda, 20 yaş ve üzeri yetişkinlerde obezite (ham) prevalansının %22,3 (kadınlarda %30, erkeklerde %13) olduğu bildirilmiştir. TURDEP-I çalışmasından 12 yıl sonra aynı merkezlerde tekrarlanan TURDEP-II Çalışması”nda ise obezite prevalansının, genel toplumda %35’e (kadın %44, erkek %27) yükseldiği görülmüştür. Çalışmada, TURDEP-I’den itibaren aradan geçen 12 yıl içinde obezite sıklığındaki artışın erkeklerde (%107) kadınlara (%34) göre çok daha fazla olduğu saptanmıştır.
Yetişkinlerde obezitenin tanısı ve sınıflandırması için en sık kullanılan, en basit değerlendirme ölçüsü boy-ağırlık indeksi yani beden kitle indeksidir (BKİ). BKİ, bir kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine (kg/m2 ) bölünmesiyle hesaplanır. Yetişkinlerde normal kabul edilen BKİ değeri 18,5-24,9 kg/m2 arasıdır. BKİ 25-29,9 kg/m2 ise fazla kilolu, ≥30 kg/m2 olduğunda da obezite olarak tanımlanır.
Bel çevresi (BÇ) ölçümü obeziteyi, özellikle de visseral obeziteyi, tespit etmek, dolayısıyla kardiyovasküler hastalık gelişimini öngörmek açısından daha duyarlıdır. Bel çevresi ölçümünün abdominal obezite için tanısal değeri BKİ’nin 25-35 kg/m2 arasındaki değerleri için geçerlidir. BKİ>35 kg/m2 olan bireylerde BÇ ölçülmesinin yararı yoktur. Uluslararası Diyabet Federasyonu (International Diabetes Federation: IDF), obezite tanımında popülasyona özgü BÇ kesim noktalarının kullanılmasını önermiştir. Avrupa’da santral obezite için belirlenmiş BÇ rakamları erkekler için ≥94 cm ve hamile olmayan kadınlar için ≥80 cm olarak kabul edilmektedir. DSÖ santral obezite tanısı için BÇ’yi erkeklerde ≥102 cm, kadınlarda ≥88 cm olarak kabul etmiştir. Türkiye’de kadın ve erkeklerde obeziteyi gösteren BÇ değerlerinin sırasıyla 90 cm ve 100 cm olarak kabul edilmektedir.
Obezitenin metabolik sonuçları her yaştaki bireyi olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle yeni doğan döneminden geriatrik döneme kadar herkesin sağlıklı vücut ağırlığına sahip olması hedeflenmelidir. Bu hedefe ulaşmanın yolu toplumdaki tüm bireylere obezite taraması yapmaktır. Obezite taraması için en pratik yöntem boy ve vücut ağırlığının tespiti ve BKİ’nin hesaplanmasıdır.
Modern insanın giderek azalan fiziksel aktiviteleri ve değişen beslenme alışkanlıkları obezite epidemisinin en önemli nedenleri arasında yer alır. Uzun vadeli başarıların görülebilmesi için toplumların yaşam biçimlerinde kalıcı değişiklikler yapmaları gereklidir. Bu nedenle toplumu bilinçlendirmek ve konunun önemine dikkat çekmek için 4 Mart Dünya Obezite Günü olarak kabul edilmiştir.