Tarihe not düşüyoruz! Pandemi Günlükleri
14 Aralık 2021

2.png

Ankara Şehir Hastanesi, pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının yaşadıklarını, anılarını kitaplaştırıyor. Doktorlar, hemşireler ve aileleri neler yaşadı, hastalarla diyaloglar nasıldı? Kitapta hüzün, sevinç, çaresizlik, başarı yani her şey var...


Salgın ve salgınla mücadele tüm insanlık için zor ama en büyük sıkıntıyı sağlık çalışanları yaşadı, yaşıyor. Onların gecesi yoktu, gündüzü yoktu. Ailelerini aylarca göremediler.

Büyüklerinden, çocuklarından daha çok uzak durdular. Çocukları onlara hep ‘ne zaman eve geleceksin? Gel artık’ diye sitem etti. Onlar insanlık için çalıştı. Neler mi yaşadı? Neler mi hissetti? Ailelerinin duyguları ne oldu?

Sağlık çalışanlarının pandemi anılarını yani günlüklerini Ankara Şehir Hastanesi kitaplaştırıyor. Ankara Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Aziz Ahmet Surel ve Kurumsal İletişim Sorumlusu Rabia Onur Cansız öncülüğünde oluşturulan kitapta Ankara Şehir Hastanesi doktoru, hemşiresi, acil ve yoğun bakım çalışanları başta olmak üzere sağlık ekiplerinin neler hissettikleri, neler yaşadıkları kendi yazılarıyla anlatılacak. İşte sağlık kahramanlarının kendi yazılarıyla duyguları:

Hastalar bizi koruyordu

Prof. Dr. Esragül Akıncı (Enfeksiyon Hast. ve Kl. Mik. Kliniği):

Hiçbir zaman unutulmayacak günlerden geçiyoruz. Bu süreçte ben kendi adıma 2 şey için çok kaygılandım. Birincisi kanıtlanmış etkin tedavisi olmayan, bir sürü ilaç adı geçen bu hastalığa yakalanmış kişileri nasıl tedavi edeceğim ve onlara nasıl faydalı olacağım konusu net değildi. Hepsi deneysel tedavilerdi. Üstelik bu ilaçların çoğu benim branşımda rutinde kullanılan ilaçlar değildi ve ben bunları ilk kez tecrübe edecektim. İkincisi ise bulaşma yolları konusunda farklı farklı görüşlerin olması sebebiyle, koruyucu önlem almama rağmen enfekte olma ve çevreme virüsü bulaştırma ihtimali idi.

Beni en çok duygulandıran şey ise hastaların biz sağlık personelini korumaya çalışmalarıydı. Her seferinde bize teşekkür ediyor, minnet duygularını ve memnuniyetlerini belirtiyorlardı. Sağlıkçıların hep özlemini çektikleri bir davranıştı bu. Odaya her girişimde ilk sordukları soru ‘hocam sonucum çıktı mı’ cümlesi oluyordu. Sonucun pozitif çıktığını söylediğimde ise, genel durumu iyi olanlar bile dünya başına yıkılmış gibi büyük bir korkuya ve üzüntüye kapılıyorlardı. Durumu ciddi olan ve solunum güçlüğü çeken hastaların gözlerindeki endişe ve korku ifadesi unutulmayacak gibiydi. Testleri pozitif çıktığı aynı odada yatan eşleri mecburiyetten ayırmak ise ayrı bir sıkıntıydı benim için. Bazen eşlerden birinin durumu ağırlaşıyor ve solunum sıkıntısı arttığı için yoğun bakım ünitesine göndermek zorunda kalıyordum. Serviste yalnız kalan eş ise her sabah beni dört gözle bekliyor ve vizite de büyük bir merakla bana yoğun bakıma giden eşinin durumunu soruyordu. Benden başka ona haber verecek kimse yoktu. Eşiyle arasında bağlantı kuran tek kişi bendim. Eşinin durumu kötüye gittiğinde sorularını cevaplamakta zorlanıyor, onu üzmeyecek şekilde cevap vermeye çalışıyordum. Eşini yoğun bakımda kaybettiğimizde ise o soruları cevaplamak hayatımda karşılaştığım en zor anlardan biriydi...

Cavit Taştekin (Enfeksiyon Servisinde Laboratuvar Teknisyeni):

Ülkemizin ve bütün ülkelerin karantina altında olduğu bu dönemde ben de 3 kız babası olarak elbette tedirgin başladım çalışmaya. Bu süreçte hastanemizin biz çalışanlara ayarladığı misafirhanede kaldım. Gerek kızlarım ve eşimden ayrı kaldım. Gerek servisimizde çalışırken ben ve arkadaşlarım çok yorulduk. Ancak bütüne baktığım zaman bu süreci atlatmaya yakın bir zaman diliminde olduğumuzu görüyorum ve bütün sağlık personeli arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Birlikte başardık ve bir kez daha pandemi dönemi olsa bu riski tekrar göze alıp enfeksiyon servisinde çalışmaktan asla gocunmam. Ayrıca da alınan önlemlere uyan, evden gerekmedikçe çıkmayan bütün Türk toplumuna şahsım adıma teşekkür ederim.

Dilimde umut türküsü

Arzu Aksu(Nöroloji- Ortopedi Hastanesi Hemşiresi): Yaşam ile ölümün, karanlık ile aydınlığın, hasret ile vuslatın, yakın ile uzağın, hastalık ile sağlığın, hüzün ile sevincin ve geçmiş ile geleceğin tam ortasında yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum. Gün olur Ali amcanın; gün olur Fatma teyzenin odasındayımdır. Bedenindeki acıyı dindirmek, ruhundaki ümitsizliği gidermek ve kalbindeki huzursuzluğu dağıtıp bir nebze olsun onu ferahlatmak adına camdan bakar, gördüklerimi anlatırım. Kulağımda raks eden kuşların cıvıltısı; gözlerimde yükselen bulutların beyazlığı ve derin derin süzülmeleri; burnumda çiçeklenmiş badem ağaçlarının burcu burcu kokan nazlı çiçekleri; dilimde susmak bilmez bir umut türküsü ve kalbimde güçlü, sonu belirsiz ama hiç bitmeyecek bir inanış... Öyle bir inanış ki gündüzümü geceye katıp tüm hücrelerimde barındırdığı umutları hastalarımızın gözbebeklerinin içine bakarak dertlerine derman olsun diye, karanlıklarına güneş olmaya çalışıyorum. Tüm dünyevî sıkıntılarımı unutup bedenimdeki yorgunluğa inat yüzümde her daim tebessümle hasta odasına giriyorum. Derler ya tebessüm kana en hızlı karışan ilaçtır. Bu ilacı o yüzden yanımdan hiç ayırmıyorum. Çünkü biliyorum ki insan olmanın sırrı bizlerin yaşamasında değil, uğruna yaşayacağımız bir şey olmasındadır. Bu uğurda kimi zaman saçları ak, yüzü nur gibi bir adam; dedem yatıyor o odada sanki. Kızım diye seslenişiyle yataktaki adam; babam oluyor sanki. Bir bardak suyuna karşılık yüzlerce duasını aldığım odadaki o kadın; annem oluyor sanki. Bu anlayış ve düşünce ile hastalarımızın acısına destek, hüznüne ve sevincine ortak oluyorum.

Hepimiz kovid doktoru olduk

Prof. Dr. Evren Yaşar (Ankara Şehir, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Başhekimi):

1.png


Pandemi ile beraber açılan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon (FTR) Hastanesi’nin ilk ayları hem pandemi ile mücadele etmek hem de hastanemizin geliştirilmesine çabalamakla geçti. Bu dönemde tüm arkadaşlarımız ve tüm rehabilitasyon ekibi hem pandemi alanlarında hem de pandemi dışı alanlarda var gücü ile çalıştı. Hepimiz Kovid doktoru olduk, korktuk ama geri durmadık. Zaman zaman ben de dahil olmak üzere birçok arkadaşımız enfekte oldu ve zor günler yaşadı. İzin yapamadık, sevdiklerimize sarılamadık, ailelerimizi göremedik.

Geç gitsen olmaz mı?

Doç. Dr. Gülhan Kurtoğlu Çelik (Acil Servis Pandemi Sorumlusu):

... 2 çocuk annesi olarak en çok küçüğüme neden eve gelir gelmez öpmediğimi anlatmaya çalışırken zorlandım, ama en sonunda öğrendi. ‘Temiz misin? Öpebilir miyim? Yine geç mi geleceksin? Geç gitsen olmaz mı?’ soruları ve elimi sıkı sıkıya tutarsa hastaneye gidemeyeceğimi zannetmesi hiç unutmayacağım zamanlardı. Ve 11 yaş kızım, tüm olgunluğuyla süreçte yanımdaydı. Hiç canlı ders yaptığını bile görmedim, hiç yanında olamadım ama bu süreçte kendi işini kendi yaptı, beni hiç yormadı. Kıymetini daha iyi anladığım eşim ve ailem...Benim eksikliğimi çocuklarıma hiç yaşatmadılar, hiç yalnız bırakmayıp, morallerini yüksek tuttular...

Duygularını şiire döktü

Zeynep Sevim(EKG):

Kovid 19 oldu birden günümüz gecemiz

Olağanüstü hallerdi gördüklerimiz

Rahat olan hayatımız, hayallerimiz

Oldu altüst birden ümitlerimiz

Nasıl oldu anlamadık

Ama durmadık hep bir elden savaştık

Vazife uğruna aylar boyu uğraştık

İyiliğe gidecek olan her yolda

Ruh halimizi bozmadan inançla

Üstesinden geldik bir hırsla

Sonunda kazanan biz olduk zafere giden yolda


3.jpg