Dermatoloji Kliniğimizin Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Ayşe Akbaş, 1-7 Nisan Kanser Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, cilt kanserlerinin tüm kanserler içinde görülme sıklığının erkeklerde 6'ncı, kadınlarda ise 5'inci sırada olduğunu söyledi.
Kalp, sivilce, romatizma gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçların, cildi güneşe karşı duyarlı hale getirerek, cilt kanseri riskini artırdığı bildirildi.
Cilt kanserinin gelişiminde genetik faktörlerin, iklim koşularının etkili olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ayşe Akbaş, "Genetik yapısında bozukluğa bağlı deri hastalıkları görülebilen kişilerde de cilt kanseri gelişme riski daha yüksektir. Bunun yanı sıra özellikle sarışın, açık renk gözlü kişilerde cilt kanseri gelişme riski diğer insanlara göre daha fazladır." dedi.
Doç. Dr. Ayşe Akbaş, çok güneşli bölgelerde yaşayan, beyaz ırktan olan ve alerjik yapıya sahip kişilerin, risk taşıdığını dile getirerek, "Güneşe karşı duyarlılık yaratan ilaçların kullanılması, cilt kanseri oluşmasını kolaylaştırır." uyarısında bulundu.
"En çok insanlara ultraviyole B ışınları zarar veriyor"
Cilt kanserinin en önemli nedeninin güneşe maruziyet olduğunu vurgulan Doç. Dr. Ayşe Akbaş, "Güneş ışınları, direkt deri hücrelerinin DNA yapısını bozarak, kanser gelişimine yardımcı oluyor." dedi.
Güneşin canlılar için "hayat" olmasına karşın aynı zamanda da güneş ışınlarının zararlı etkilerinden de korunması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Ayşe Akbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güneş ışınları dünyaya ulaşırken büyük oranda ozon tabakasından süzülerek gelir. Bu ışınlar içinde ultraviyole C, A ve B var. Ultraviyole C'yi ozon tabakası süzüyor, B ve A dünyaya ulaşıyor. En çok ultraviyole B ışınları zarar veriyor. Eğer, bu ışınlardan korunma sağlanmazsa başta kanser gelişme riski olmak üzere, leke ve ben gibi sorunlar görülebilir."
Koruyucu tedbirlerle bu sorunların büyük oranda ortadan kaldırılabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Ayşe Akbaş, güneşin zararlı etkilerinden korunmanın çocukluk döneminde başlaması gerektiğine işaret etti.
Akbaş, şunları da kaydetti:
"Bebeklik döneminde, 6 aydan sonra güneşli bölgelerde yaşayanlar, nisan ayından itibaren koruyucu sürmeli. Ortamın çok güneşli olması halinde bu günde 2-3 kez tekrarlanmalı. Altı aydan gelişme çağına kadar olan süreçte, içinde kimyasal madde değil mineral bulunan koruyucular sürülmeli. Yetişkinler de mutlaka 30 faktörün üzerindeki koruyucu kremler kullanılmalı. Makyaj yapan kişilerin de özellikle yaz aylarında cildin nefes alabilmesi için üst üste kapatıcı sürmelerini önermiyoruz. Bu nedenle güneşten koruyucu içerikli makyaj ürünleri kullanılmalı.
Zararlı ışınlar, kanser dışında ciltte lekelenme ve benlere, derinin yaşlanma süresinin hızlanmasına yol açıyor. Düzenli kullanılan bazı ilaçlar da kişinin cildini güneşe karşı duyarlı hale getirebiliyor. Kalp, sivilce, romatizma hastalıklarının tedavisinde kullanılan kimi ilaçların içinde bulunan etken maddeler, cildi güneşe karşı duyarlı hale getirebilir. Bunları kullananlarda, ciltte daha çabuk yaşlanma, lekelenme görülürken, cilt kanseri gelişme riski de artabilir. Bu nedenle bu kişiler, her zaman mutlaka güneş koruyucu kremler kullanmalı."
"Kırmızı benek gibi ve kahverengi lekelerin yaşama olumsuz bir etkisi yok"
Güneşin zararlı etkilerinin benler açısından da riskli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ayşe Akbaş, güneşin özellikle açık tenlilerde benlerin çoğalmasını sağlayabildiğini söyledi.
Doç. Dr. Ayşe Akbaş, ciltte gelişen lekelere bağlı kanser gelişmesinin ise söz konusu olmadığına da işaret ederek, "Güneşe bağlı bene benzer kırmızı benek gibi ve kahverengi lekeler ortaya çıkabilir ama bunların sadece kozmetik açıdan sıkıntısı vardır, yaşama olumsuz bir etkisi yoktur." dedi.
Yaşlılarda, en çok bu tür lekelenmelerin en büyük nedeninin hem koruyucu kullanılmaması hem de kullanılan ilaçların yan etkileri olduğunu anlatan Doç. Dr. Ayşe Akbaş, "Bu nedenle ilaçları kullanan kişilere, bunların kişiyi güneşe karşı duyarlı hale getirdiğinin söylenmesi gerekiyor." uyarısında bulundu.